YÖNETİCİLERİ YÖNETMEK

Eğer bir şirkette müdürlük veya direktörlük yapıyorsanız büyük ihtimalle daha alt kademedeki yöneticileri yönetiyorsunuz demektir. Satış departmanı için çoğu şirkette şöyle bir yapılanma vardır: Direktör Satış Müdürlerini, Satış Müdürleri Bölge Müdürlerini, Bölge Müdürleri Şefleri ( Satış Yöneticilerini )yönetir. Satış Yöneticileri ise en son noktadaki, yani sahadaki satış temsilcilerini yönetmekle yükümlüdür. Günde 20-30 nokta ziyaret edip, bir o kadar müşteriyle telefonda konuşan ve işin son müşteriye mal satmak olan bir satış elemanının yönetilmesiyle,bu elemanların raporladığı bir yöneticiyi yönetmek arasında ciddi bir fark vardır. Genelde bu farklar terfi alan beyaz yakalar tarafından ilk etapta atlanır. Şefken terfi alıp Bölge Müdürü olan bir çalışan ,altındaki şefleri ,eski satış temsilcilerini yönettiği gibi yönetirse çoğu zaman şefleriyle arasındaki aidiyeti ve manevi bağı kuramaz. Çünkü şefler ,satış elemanları gibi yönetilmez.

Peki yönetici yöneten bir müdürü bu hataya düşmekten kurtaracak noktalar nedir? Daha net soruyu sorayım, bir müdürü,altındaki satış yöneticilerini nasıl yönetmelidir?
Yönetici yöneten bir satış yöneticisinin mutlaka bilmesi gereken şey şudur: Siz okuldan yeni mezun olmuş, piyasayı bilmeyen ve işi yeni öğrenen bir eleman yönetmiyorsunuz. Siz, büyük ihtimalle sahadan gelmiş, bu işin sokağında büyümüş ,tecrübe edinmiş , terfi almış veya transfer olmuş ve halı hazırda bir takımı idare eden bir yönetici yönetiyorsunuz. Bu iki durumun arasındaki farkları mutlaka göz önünde bulundurun.,

Yönetici yönetmek mutlaka iyi bir liderlik yeteneği gerektirir. Ciddi bir liderlik yeteneğiniz olmadan yönetici yönetemezsiniz. Onlara şirketin vizyonunu, orta ve uzun vadeli stratejilerini aktarmak kolaydır da, o aidiyeti ve şirket bağlılığını onlarda yaratmak çok zordur.

Eğer altınızdaki yöneticilerinize ,altınızdaki elemanlar gibi davranırsanız yanılırsınız. Her iki pozisyonun da hem şirkete kattığı değer, hem de yönetilme şekli farklıdır. Elemanlar sahada son müşteriye muhatap olan, hedefe koşan, son golü atan kişilerken, yöneticiler oyunu kuran ,plan yapan, futbolcuları sahaya çıkartan kişilerdir. Bir şirket için, satış elemanları da en az satış yöneticileri kadar değerlidir. Burada anlatmaya çalıştığım her iki grubun da farklı yönetim dinamikleri olduğudur.

Satış yöneticilerini günlük sonuçlarda, hedeflerle ve anlık aksiyonlarla değil, daha genele yayılmış bir trendle yönetmelisiniz.Yaptıkları planlara saygı duymalı, onları asiste etmeli, günlük rakamlarla onları yargılamamalısınız.Plan yapmalarına, planlarını sizinle paylaşmalarına izin vermeli, uzaktan izlemeli, çok gerekmedikçe müdahele etmemelisiniz. Süreç sonuçlandıktan sonra sonuç üzerinde konuşup geribildirim vermeli ve yönettiğiniz yöneticinin kişisel gelişimine katkıda bulunmalısınız.

Güvenmek ve insiyatif vermek yönetici yöneten kişiler için normalden çok daha fazla önem kazanır. İstediğiniz işi en ince detayına kadar organize etmek onların işi, sizin değil. Siz ona gitmesi gereken hedefi gösterebilirsiniz ama yürümesi gereken yolu onun belirlemesi gerekiyor. Merak etmeyin, şirketinizde bir yönetici pozisyonun işgal ediyorsa , mutlaka bunun üstesinden gelecektir, şans verin. Bu ayrıca yönettiğiniz yöneticinin kişisel gelişimi için de olmazsa olmaz.

Farkedeceksiniz ki, satış elemanlarının motive etmekte kullandığınız çoğu yöntem yönettiğiniz yöneticilerinizi motive etmekte işinize yaramayacaktır. Satış elemanları çoğu zaman kazandığı paradan motive olurken , yöneticiler iş tatmininden, iş ortamından ve kariyer planlamasından tatmin olurlar. Çoğu satış elemanına neyi nasıl yapması gerektiğini gösterebilirsiniz, ama bir satış yöneticisi kendi yönetim tarzına dış bir müdahaleden hoşlanmayabilir.

Rol model olun. Biliyorsunuz, kişiler kazanımlarını sadece kişisel tecrübelerinden değil, dış gözlemlerden elde ederler. Bir yönetici olarak sürekli takımınızın gözünün önünde olacaksınız, onlara ilham verin, örnek olun. Günlük hedefleri ve sonuçları değil büyük çerçeveyi ,vizyonu ,stratejinizi tartışın.

Mutlaka başınıza gelmiştir, çalışanlar genelde şirketi değil yöneticilerini bırakır. İyi bir yönetici çalışanı şirkete sıkı sıkıya bağlayabildiği gibi, kötü yönetici çalışanını çok kolay bıktırabilir. Burdaki rolünüz kritiktir. Yönettiğiniz takımın şirket aidiyeti çok büyük oranda sizinle ilintilidir. Çoğu çalışanın gözünde şirketi, yöneticisidir.

Onlara hakim değil koçu olun. Onlar hakkında yargıya varmak için anlık datalardan değil yöneticinizin vizyonundan, işe yaklaşımından ve tutumundan beslenin. Onlar da herkes gibi yaşıyor, sosyal hayatları ve paylaşımları var. Sıkıntıları ve dertleri var. Bir günlük performans düşüşlerine normalden büyük bir tepki verirseniz kendini değersiz hissedebilir.

Benim çok iyi öğrendiğim bir şey var satış dünyası sert bir dünyadır, ama çalışanların her daim bu kadar sert kalmayı başarabilmesi çok zor. Siz yönetici olarak bunu iyi gözlemlemeli ve iyi yönetmelisiniz. Eğer saha ekibini direkt yöneten yönetici ekibinizi kötü yönetirseniz bundan sadece o değil, onun ekibi de etkilenir. Eğer altınızda, ekip yöneten bir yönetici varsa üstteki maddeleri dikkate almanızda yarar var.

Zaman yönetimi

Zaman yönetimi ile ilgili bir kitabının başlangıç bölümünde yazarın söyledikleri beni çok etkilemişti.
Kitabın girişi şöyle başlıyor; 

” Eminim zaman yonetiminin ne kadar önemli olduğundan ve zaman yönetimi yapmanız gerektiğinden sıkça söz edenler olmuştur. Belki de benim de aynı şeyleri söyleyeceğimizi düşünebilirsiniz. 

  Bunu söyleyenler yanılıyor. Çünkü dünyanın en saçma şeyi zamanı yonetmektir. Bunu hiç kimse yapamaz. Çünkü zengin ya da fakir, yetenekli ya da yeteneksiz, yönetici ya da lider, ünlü ya da ünsüz herkesin 24 saati vardır. Bunu hiçbir şey değiştiremez. Yani bir işi yapabilmek için kim olursa olsun aynı zamana sahiptir. 24 saat ve bunu yönetemezsiniz.”
O zaman ne yapmalıyız ?

Yapacaklarınızı sadece planlayabilirsiniz. İşlerinizi ya da çalışmalarınızı planlamak ve planlarınıza çalışmak ancak size zamanı iyi kullanmayı ve planlamayı sağlayacaktır. Fakat bu zamanı yönetiğiniz anlamına gelmez.

Yani zamani değil kendinizi planlamaktan bahsediyorum. 

Satış yapan herkes iyi veri ve bilgi toplar. Iyi bir gözlemcidir. Ayrıntıları atlamaz. Işte bu veriler doğrultusunda gününü, haftasını, aynını ve yılını planlar. Sürekli planlarını değişen şartlara ve gelişen koşullara göre yeniler.

Einstein ” Hiç kimse kağıt ve kalemden daha zeki olamaz” demiştir.

Her satiş yapan her şeyi aklında tutacak kadar zeki olamaz diyorum. Not defteri (ajanda) ve kalemsiz satişcı olmaz. Eğer kendinizi ve işinizi planlamak istiyorsanız, mutlaka not almalı ve birçok şeyi yazmalısınız. Veri(bilgi) lerin en objektif değerlendirilebildiği hali yazılı olan hatta rakamlara (istatistik) dökülebilen halidir. 
Biraz kafanız karıştı sanırım. Ancak söylemek istediğimi şöyle özetleyebilirim.

Bir satış elemanı bir gün içersinde ;
Ortalama 15-18 ziyaret yapmaktadır. Ayda 150-250 ziyareti gerçekleştirmektedir. 

Soru şu; satış elemanı gittiği her noktanın ( eczane , ünite, market vs.) Özelliklerinin farklılıklar göstereceğini düşünerek tüm bu detayları aklında tutarak nasıl verimli ve etkili ziyaretler yapabilir? 
Her gittiğiniz ünitenin özelliklerini not aldınız. 
Örneğin Ege Üniversitesi hastanesi kalp damar servisinde, sabahları tüm hekimler serviste oluyor ve vizit yapıyorlar.

★Doktorlar saat 9:00 gibi vizitten önce odalarında.

★Dr. Ali bey kahvaltısını odasında yapar ve gevrekle kahvaltı yapmayı sever. Dr. Elmeddin bey 9:30 ‘da odasında olur ve mutlaka gazetesini okur.

★Kahvaltı yapmaz 10:00’da yatan hastalara bakar.

★Ortalama sabahları 150 hasta, öğleden sonra da 100 hasta bakılıyorve bunların % 95’ine reçete yazılıyor. Reçetelerin % 80’ i hastane karşısındaki eczanelere dağılıyor. 

★Öğleden sonra saat 3:00 ‘da muayenehanesi olan Hakan bey ve Aslı hanim muayenehanesinde hasta bakar.

★Genellikle 6:00-7:00 arasında muayenehanede hasta sıklığı azalır ve ilaç firmasında çalışanları görüşmeye kabul ederler vesaire vesaire… Gibi gibi daha birçok not almış olabilirsiniz. 
Aldığınız bu ve bunun gibi detay fakat önemli notlar sizin o üniteye ne zaman ve nasıl bir ziyaret gerçekleştirmeniz gerektiğini planlamanızda pusulanız olacak.

Bir başka deyişle iyi bir planlama yapabilmeniz için şu soruların yanıtını doğru bilmeniz veya bulmanız gerekecek.

★Hangi gün, hangi üniteye ve hangi doktorları ziyaret etmeliyim?

★Bir ayda, hangi üniteye, hangi doktora ve hangi eczaneye kaç kez ziyaret yapmalıyım? 

★Hangi doktora, öncelikli olarak hangi ilaçları çalışmalıyım?

★Hangi eczanelerden yazılan reçeteleri ve calişmamı nasıl konturol edebilirim?

★Hangi eczaneden nekadar sipariş alabilirim?

★Eczanelerimin stokları ve çalıştığı depolar hangileri?

gibi sorular.
Kendinize bir çalışma planı oluşturup bunu uygulayabiliyorsanız emin olun ki, siz zamanı iyi planlayabiliyorsunuz demektir.

Tabii bu anlatıklarım işinizle ilgili zaman planlamanız. Rutin işinizin dışında firma raporları, toplantılarının da zaman planlamasını yapmak önemlidir. Acil değil fakat önemli olanları planlamanız en önce yapmanız gereken.

Eğer sürekli acil ve önemli işlerle uğraşıyorsanız, bir plan hazırlamanızın zamanı geldi hatta geçiyor olabilir. 

Acil fakat önemsiz işlerle uğraşıyorsanız başarılı olma şansınız çok düşük ve günlük yaşıyorsunuz demektir.

Acil değil ve önemsiz işlerle uğraşıyorsanız durum vahim sayılabilir. Ya daha önce çok çalışıp artık dinleniyorsunuz, ya da boşa zaman harcayacak kadar zamanı olan veya gamsız sayılabilecek durumdasınız.