hlmgkdmr tarafından yazılmış tüm yazılar

•İstanbul/İzmir •İzikad Üyesi •CDO (chief digital officer) http://cdoizmir.com/HalimeGokdemir

Cildin yapısı nasıldır?

Cilt, vücudun tüm yüzeyini saran koruyucu özellikli bir organdır. Konumuz gereği yüz cildi yani derisi ile ilgili konuşacağız çünkü deri bulunduğu bölgeye ve cinsiyete göre farklılık gösterir. Bu çok önemlidir. Bir dönem kullandığımız ve çok faydalandığımız bir ürün bile zamanla yetersiz kalabilir. Başkalarına faydalı olan her tedavi ve ürün sizin için uygun olmayabilir. Cilt üç tabakaya ayrılır. Kozmotolojide bizi daha çok ilgilendiren üst tabaka yani epidermistir. Derinin nemini ve rengini bu tabaka belirler. Epidermis 15-28 günde bir biz fark etmeden kendini yeniler. Bu durumda cilt parlak ve genç bir görünüm kazanır. Yaşla birlikte yenilenme zamanı uzar ve cilt kalınlaşır kırışır nemi azalır.

Akne/Sivilce Tedavisi

Cildin yapısı nasıldır?

Cilt, vücudun tüm yüzeyini saran koruyucu özellikli bir organdır. Konumuz gereği yüz cildi yani derisi ile ilgili konuşacağız çünkü deri bulunduğu bölgeye ve cinsiyete göre farklılık gösterir. Bu çok önemlidir. Bir dönem kullandığımız ve çok faydalandığımız bir ürün bile zamanla yetersiz kalabilir. Başkalarına faydalı olan her tedavi ve ürün sizin için uygun olmayabilir. Cilt üç tabakaya ayrılır. Kozmotolojide bizi daha çok ilgilendiren üst tabaka yani epidermistir. Derinin nemini ve rengini bu tabaka belirler. Epidermis 15-28 günde bir biz fark etmeden kendini yeniler. Bu durumda cilt parlak ve genç bir görünüm kazanır. Yaşla birlikte yenilenme zamanı uzar ve cilt kalınlaşır kırışır nemi azalır.
Cilt tipleri nelerdir?

Cilt tipleri: kuru cilt, yağlı cilt ve karma cilt olmak üzere üçe ayrılır.
Kuru cildin özellikleri nelerdir?

Kuru cildin özellikleri:
Mat bir görüntü,

Damarlanmada artış,

İnce kırışıklıklar,

İnce bir cilt,

Nadir komedon yani siyah nokta,

Cilt sıkılığında azalma.

Yağlı cildin özellikleri nelerdir?

Yağlı cildin özellikleri:
Parlaklık,

Geniş gözenekler,

Siyah noktalarda bariz artış,

Cilt kaygan olmalı.

Karma cildin özellikleri nelerdir?

Karma cildin özellikleri:
T bölgesi yağlı,

T bölgesinde siyah nokta görülür, açık gözenekler vardır,

Yanaklar normal veya kurudur.

Genel cilt bakımı nasıl olmalıdır?

Şimdi asıl önemli noktaya geldik. Kuru cilt, yağlı cilt ya da karma cilt, ne olursa olsun her gün düzenli nemlendirilmelidir. Unutmayalım ki size önerilen krem yağlandırıcı değil nemlendiricidir ve nemlendiriciler her cilt tipi ve yaş grubuna uygun olacak şekilde ayarlanmıştır. Doğru günlük temizlik ve nemlendirme ile cildinizin onarılmasına çok yardımcı olabilirsiniz.
Cilt Bakımı

Cildin yapısı nasıldır?

Cilt, vücudun tüm yüzeyini saran koruyucu özellikli bir organdır. Konumuz gereği yüz cildi yani derisi ile ilgili konuşacağız çünkü deri bulunduğu bölgeye ve cinsiyete göre farklılık gösterir. Bu çok önemlidir. Bir dönem kullandığımız ve çok faydalandığımız bir ürün bile zamanla yetersiz kalabilir. Başkalarına faydalı olan her tedavi ve ürün sizin için uygun olmayabilir. Cilt üç tabakaya ayrılır. Kozmotolojide bizi daha çok ilgilendiren üst tabaka yani epidermistir. Derinin nemini ve rengini bu tabaka belirler. Epidermis 15-28 günde bir biz fark etmeden kendini yeniler. Bu durumda cilt parlak ve genç bir görünüm kazanır. Yaşla birlikte yenilenme zamanı uzar ve cilt kalınlaşır kırışır nemi azalır.
Cilt tipleri nelerdir?

Cilt tipleri: kuru cilt, yağlı cilt ve karma cilt olmak üzere üçe ayrılır.
Kuru cildin özellikleri nelerdir?

Kuru cildin özellikleri:
Mat bir görüntü,

Damarlanmada artış,

İnce kırışıklıklar,

İnce bir cilt,

Nadir komedon yani siyah nokta,

Cilt sıkılığında azalma.

Yağlı cildin özellikleri nelerdir?

Yağlı cildin özellikleri:
Parlaklık,

Geniş gözenekler,

Siyah noktalarda bariz artış,

Cilt kaygan olmalı.

Karma cildin özellikleri nelerdir?

Karma cildin özellikleri:
T bölgesi yağlı,

T bölgesinde siyah nokta görülür, açık gözenekler vardır,

Yanaklar normal veya kurudur.

Genel cilt bakımı nasıl olmalıdır?

Şimdi asıl önemli noktaya geldik. Kuru cilt, yağlı cilt ya da karma cilt, ne olursa olsun her gün düzenli nemlendirilmelidir. Unutmayalım ki size önerilen krem yağlandırıcı değil nemlendiricidir ve nemlendiriciler her cilt tipi ve yaş grubuna uygun olacak şekilde ayarlanmıştır. Doğru günlük temizlik ve nemlendirme ile cildinizin onarılmasına çok yardımcı olabilirsiniz.

CİLT TİPİNİZ NE? 

Cilt Tipinizi Nasıl Anlarsınız?

Bu öyle zor ki, bazılarınız içinizden “asla anlayamıyorum” diyor biliyorum. Bu yüzden de bir çok cilt bakımı ve kozmetik ürün sizi mutlu etmiyor. Ya az kalıyor ya fazla. Aslında cilt göründüğü kadar karmaşık ve zor değil, hatta eğer biraz kulak verirseniz, bir çok şeye cevap bile veriyor. Kızarıyor, kuruyor, yağlanıyor yani tepki veriyor ve bu verdiği tepkilerin hiç biri de öylesine değil, mutlaka bir sebebi var ama cilt tipimizi etkileyen bazı faktörler de var;
Genetik Altyapı çok büyük bir rol oynuyor. 
Çevresel etkilerin ve Beslenmenim cildimiz üzerinde etkisi de az değil. Güneş, klima, hava kirliliği gibi bir çok dış faktör cildimizin özelliklerini etkiler.

Hormonlar ciltteki yağ salgısını etkilediği için, cilt üzerindeki önemi büyüktür.

Ürünler ve ilaçlar da yine cildimizi düşündüğümüzden çok daha fazla etkiler. Yanlış ürünler cildimizde kalıcı hasarlar bırakabilir. Dönemsel kullandığımı bazı ilaçlar ise sivilce, yağlanma, hassasiyet gibi problemlere yok açabilir.En önemlisi de cildimizi tanımak, çünkü ancak o zaman ona doğru bakabiliriz. Cilt; yağlı, karma, normal, kuru ve hassas olarak farklı özellikleri ile bir biriden ayrılır.Peki cilt tipimizi nasıl anlayacağız ve nasıl bakacağız?

Yağlı Cilt

Parmaklarınız ile yüzünüze dokunduğunuz zaman cildinizin yağlı olduğunu hissedebilirsiniz. Deriniz görünüş olarak kalındır ve büyük gözeneklidir. Bu gözeneklerdeki yağ bakterileri besler ve böylece sivilceye yatkınlık oluşur. Normalden fazla yağ üretimi olduğundan, burun, çene ve alın çoğunlukla parlaktır. Cildin böyle yağlı oluşu çoğunlukla hormonel aktivitelere bağlı fazla sebum üretiminden kaynaklanır. Eğer siyah noktalardan, geniş gözeneklerden ve yağlanmaya bağlı sivilcelerden şikayetçiyseniz sizin cildiniz yağlı. Yağlı cildin iyi tarafı diğer cilt tiplerine göre daha geç kırışır, kötü tarafı ise sert ve kalın olduğundan çabuk sarkar.

Olabildiğince az ve amacına yönelik ürünler kullanılmadır. Jel formunda bir temizleme ürünü ve su bazlı yağsız bir nemlendirici olmazsa olmaz. Tonik tercihen kullanılabilir ama sıkılaşmada çok büyük bir etkisi olmayacaktır. Haftada birkaç gün, ince yapılı bir peeling kullanılabilir.Eğer tekrar eden akne probleminiz varsa mutlaka bir dermatoloğa gitmelisiniz. Ürünler ile kalıcı bir sonuç almak mümkün değil.
Karma Cilt

En sık karşılaştığımız, yüzün bazı yerlerinin kuru, bazı yerlerinin ise yağlıya dönük olduğu cilt tipidir. Özellikle yanak bölgesi yüzün kalanına göre daha kurudur. Burun, alın ve çene hafif yağlıdır, özellikle yaz aylarında gün içinde bu bölgelerin parlamasından şikayet ederiz. Kolay gibi görünse de bakımı ve anlaşılması zor bir cilt tipidir çünkü ne kurudur ne de yağlı. Bu yüzden de çoğu zaman yanlış ürün kullanımı ile daha yağlı ya da daha kuru bir hal alır. Özellikle 50’li yaşlardan itibaren karma ciltler kuruya dönebilir.

Mevsimlerden çok etkilendiği için yaz ve kış farklı ürünler tercih edebilirsiniz. Yazın temizleme jeli kışın temizleme sütü, yine yazın daha hafif su bazlı nemlendiriciler, kışın ise biraz daha yoğun kremler kullanmalısınız. Alkol oranı yüksek toniklerden uzak durun. Cildinizi kurutmaya ya da aşırı nemlendirmeye çalışmayın.
Normal Cilt

En pürüzsüz cilt tipidir. Nem ve yağ oranı dengeli, gözenekleri kapalıdır. Adından da anlaşıldığı gibi, en sorunsuz ve şikayet edilmeyen cilt tipidir. Sağlıklı ve gergindir. Eğer cildiniz ile ilgili herhangi bir probleminiz yoksa, çok şanslısınız, cildiniz normal.

Sabunsuz köpüren jel temizleyiciler ve normal ciltler için her markada bulabileceğiniz nemlendirici kremler bakımınız için yeterlidir. Gereğinden fazla ürün kullanıp cildinizi yormayın, bırakın normal kalsın.
Kuru Cilt

Cildin nem oranı %10’un üzerinde olmalıdır ve bu oran düştüğü zaman kuru cilt ortaya çıkar. En belirgin özelliği cansız ve mat görünmesidir. Gün içinde, özellikle de yıkadıktan sonra gerilir. Çizgiler daha belirgindir, aşırı kuru olduğunda ise kızarıklıklar hatta bazı enfeksiyonlar oluşur. Cildi dış etkenlerden koruyan bariyer görevi yerine getirilmediğinden, sıcaktan, soğuktan, rüzgardan kısaca tüm çevresel faktörlerden fazlasıyla etkilenir çünkü savunmasızdır. Kış ayları kuru ciltler için diğer zamanlara göre daha acımasızdır, nemlendiricinin etkisi soğuk havalarda iyice ortaya çıkar. Eğer sert, gerilen hatta pul pul dökülen bir cildiniz var ise sizin cildiniz kuru.Kuru cildin iyi tarafı kolay kolay sarkmaz, kötü tarafı ise çabuk kırışır ve dış etkenlere açıktır.

Kuru ciltler için ph’ı yüksek temizleme ürünlerinden uzak durmalılar. Nemlendirici ise ciltte suyu tutan yapıda olmalı. Hyaluronik asit içerikli ürünler gliserinli olanlardan çok daha fazla su tuttuğu için tercih edilmelidir.Eğer kuruluğa bağlı pul pul dökülen, sürekli gerilen, kızaran hatta yara olan bir cilde sahipseniz mutlaka bir dermatoloğa gitmelisiniz.
Hassas Cilt

Hassas ciltler kendini kolay kızararak gösterir. Çok çabuk tahriş olur ve dış etkenlerden çok fazla etkilenir. İnce olduğu için damarlar yüzeye daha yakındır ve özellikle burun kenarlarında belirgindir. Sıcak ve soğuğu sevmez. Eğer çabuk tepki veren, özellikle farklı ürünler kullandığınızda kızarıp kaşınan bir cildiniz varsa, yorgunluk ve stres bile cildinizi etkiliyorsa milyonlarca hassas ciltli kadından birisiniz.

Hassas cildin bakımı, yumuşak dokulu ve hassas ciltler için üretilmiş ürünler ile yapılmalıdır. Diğer cilt tiplerinde göre zor gibi düşünülse de, bazı kimyasallardan ve işlemlerden uzak durulduğunda daha sakin ve kontrol edilebilir bir hal alır. Parfüm ve renklendirici içeren ürünlerden uzak durmalısınız. Kese, fırça, peeling gibi cildinizi tahriş edebilecek uygulamaları yapmamalısınız. Herhangi bir ürün almadan önce mutlaka denemelisiniz. Hassas cilt aynı zamanda yağlı ya da kuru olabilir. Eğer yağlı ve hassas bir cildiniz varsa sabun içermeyen yıkama jellerini, eğer kuru ve hassas bir cildiniz varsa temizleme sütlerini tercih etmelisiniz. Tonik kullanmamalısınız. Olabildiğince az ürün ve az makyaj cildinizi çok daha sakin tutacaktır.Cildinizin bariyerini arttıracak silikon içerikli nemlendiriciler, cildinize yapay bir koruma oluşturur.

Birinin izinden yürünürse onu geçmek mümkün olmaz…!!!

“Sürdürülebilir Büyüme” sağlamak hemen her şirketin hedefleri ve misyonları arasında yer alır. Ancak bunu gerçekleştirebilen şirketlere baktığımızda mutkaka bir farklılık yarattıklarını, rakiplarinin yaptıklarını kopyalamadıklarını, sadece fiyat odaklı çalışmadan innovasyonu kendilerine önemli bir değer olarak alan şirketler olduklarını görebiliriz.  Rekabette farklılık yaratmayan ve rakiplerini takip eden şirketlerin uzun vadede başarılı olamadıkları da bir gerçektir.

Saygılarımla
Halime Gökdemir

ŞİRKET İÇİ DEDİKODU!!!

Kurumsal olsun ya da olmasın hemen çoğu şirket icin sürdürülebilir büyümenin ve ortak hedeflere ulaşabilmenin önündeki en büyük tehlike ve tehdit olarak şirket ici bazı çalışanlar tarafından yapılan gereksiz dedikoduları gösterilebilir.  Özellikle büyümekte olan şirketlerde doğal olarak görülen ve ” büyümenin sancıları” diye adlandırılan soruların temelinde aslında değişim ve büyümeye karşı olan, mevcut durumu değiştirmenin gereksiz olduğuna inanan (statükocu) , sorunları SÖYLEMEK yerine SÖYLENEN çalışanların şirket geneline yaydığı negatif enerji vardır. Bu öyle kötü bir enerjidir ki, çoğu zaman farkında bile olunmadan tüm organizasyonu etkisi altına alır ve de sonuçları cok ağrı olabilir.

İşin çözümünü elbette bu dedikoduları yapan, yayan, işin ve hedeflere odaklanması gerekirken boş işlerle uğraşan, kafa yoran bu çalışanlarla önce konuşmak, onları dinlemek ve de bunun gerek kendisine ve gerekse tüm çalışanlara ve de şirkete zarar verdiğini açıklamaktır. Yani “SÖYLENME SÖYLE” prensibini algılamalarını sağlamaktır. Gerisi elbette onlara kalır ve su yolunu bulur.

Siz siz olun asla ve asla “SÖYLENMEYİN, SÖYLEYİN”. Sizin için sorun teşkil eden soruyu sizi içten içe kemirmesini istemiyorsanız bunu üstlerinizle paylaşın ve sorun. Hiç değilse en azından sorununuz ya da talebiniz için istediğiniz çözüm yoksa bile bunu bilin ve işinizi yapın.

Yani Söylenmeyin Söyleyin.

Saygılarımla,

Halime GÖKDEMİR

YANLIZ KADINSIN SEN!!!

Zıtlıklar ülkesi yaratır yalnız bir kadın iç dünyasında…  Yaşanan karmaşalarla ve kargaşalarda beslenen korku, yer yer mücadeleci yapar yanlız bir kadın, savaşmayı öğretir ona… Hayatta kalmak ya da hayatta tutunmak için korku bastırılamaz bir duygudur yanlız kadın için.  Korkunun gücü çelişkisi yanliz bir kadin için en anlamlı ve değerli muammadır esasında… Başaramamak korkusu ile başarır yalnız bir kadın, engelleri aşmamak korkusuyla göğüs gerer zorluklara… Kendini ifade edememek korkusuyla sakınmadan, çekinmeden dile getirir beynini ve kalbini dolduran sözcükleri… Keşke demez yanlız bir kadın çünkü “KEŞKE” kelimesi o kadar korkutur ki, geçmisin gelecekte hüküm sürmesi gibidir her bir keşke onun için.  Paylaşmaktan korkar yanlız bir kadın,  her daim yüksek tutar gardını… Tedirginliklerini, endişelerini soru işaretlerini, yaşanmışlıklarını bedenini ve ruhunu sarıp sarmalamış korkusuyla yoğurur, en derin boşluklarında kendine saklar. Her saklayış bir yüktür esasında ama göstermekten korktuğunda kırılganlığını dik durur yanlız bir kadın.  İlgiden korkar yalnız bir kadın ilgiye alışmaktan korkat. Ne aramak ne de aranmak ister çünkü bilir “HAYIR”  demekten nasıl delicesine korktuğunu.  Ne sevmek ne de sevilmek ister yanlız bir kadın çünkü bilir her sevginin sonunda onu bekleyen bir hüsran, bir hayal kırıklığı olduğunu.  Korkusuyla savaşır zaman zaman yanlız bir kadın.  Hayatın rutinini kurmak,  ona bir tutam heyecan katmak adına, korkularının üzerine gitmek ister.  Kimi zaman başaracağına inansa da günün sonunda derin karanlık hüznün ve yalnızlığın eşliğinde dünyadaki yerini aldığında,  yalnızlık eğilir ve fısıldar kulağına ” YANLIZ BİR KADINSIN” sen diye.

Saygılarımla
Halime Gökdemir

EN KOLAY SATIŞ TEKNİĞİ

Dünya’nın En Kolay Satış Tekniği Biri size dese ki; satış yapmak kolaydir. Muhtemel cevap: nasıl yani? olacaktır.  Çok kolay…  Nasılını paylaşmak istiyorum: Satış teknikleri, beden dili, ikna becerileri, kategorilendirmeler, satış analiz raporlarına göre müşteri profili derken liste sonsuza kadar uzayabilir. Sonuç odaklı satış yapmak için tüm bunlar gereklidir. Oysa ki asıl önemli olan, ifadelerimizi en doğru nasil pazarlarız? Bu sorunun cevabı önemli.  Bunu başarabilmek için,  doğru anlaşılmak ve kendimizi karşımızdakine net ifade edebiliyor olmalıyız. Doğru anlaşılabilmenin esası ; ifadelerimizi ve bizden yansıyan enerjiyi iyi yonetebilmektir.  Karşımızdaki her durum bizim yansımamızı taşır.  Biz ne düşünüyorsak onu yansıtırız ve yansımamıza görede cevap alırız. Bunu doğru uygulayabilmemiz için kendimizi ve duygularımızı iyi tanıyor olmalıyız.  Kendi zihin haritamızdaki , net olamayan gölgede kalmiş yönlerimizi ortaya çıkarır yüzleşirsek yansımamızdaki tüm flu yönler ortadan kalkacaktır. Böylece,  bizden yansıyan enerji net olunca, doğru anlar- doğru anlaşılırız platformuna davet ediliriz karşımızdaki tarafından. Satışın kalbi karşımızdakini okuma sanatından geçer, bu sanatın ilk basamağı ise; önce, kendini okuyabilmektir. Bunun için,  içimizdeki zirve’de buluşalim.

Saygılarımla
Halime Gökdemir

İLETİŞİM DEDİKLERİ NEDİR?

Ne yaman çelişki! Kendi bedenim-zihnim-ruhum dengededir, kendimle iletişimim tamdır benim, kısmını atlayıp;  iletişim becerileri geliştirme teknikleri üzerine kafa yorma hali…oniki bilinmeyenli denkleme hoş geldiniz. Beden dili mi kullansak, algı yönetimi mi kullansak, çeşitli versiyonlarda sunum mu yapsak, şiir mi okusak, yazı mı yazsak … liste sonsuza kadar uzayabilir. Böyle bir kurguda , kişinin kendisini hatırlatması harici her şey mevcut. Kisini kendini hatırlanması ve hatırlatması: içenerjisinin farkında olup doğru kullanabilme becerisinde olma halidir. Yani, karşıdaki kişiye yansıyan enerjidir akıllarda kalan. İletişim,  sadece kişiler arasında duygu, düşünce, bilgi alışverişi değildir. Çünkü iletişimi doğal ve etkili hale getiren, sıcak ve samimi kılan ruhtur. Ancak ruhunu anladığımızda iletişimde ustalaşabiliriz. Anlamadığımız bir şeyin boşluğunu ise anladığımız bir seylerle doldurmaya çalışırız.  Iletisim kazaları ve sorunlar işte böyle ortaya çıkar.  Iletisim becerilerimizi geliştirmenin yolu, tıpkı yaşam sanatını becerebilmek gibi kendimizi tanimaktan geçiyor.  Kendimizi anladığımız ölçüde başkalarını anlayabiliriz ve kendimizi net bir biçimde anlatabiliriz. İç iletişimi bu kadar önemli kılan temel özellik; beynimizin çalışma şeklidir.  İnsan beyni, hepimizin sahip olduğu kişisel bir bilgisayar merkezî gibidir. İnsanın bilinçaltinda yatan düşünce kalıpları onun kişiliğini, hareketlerini ve kararlarını belirler. Beynimiz en çok söylediğimiz şeye inanır. Beyninize kendiniz hakkında ne soylerseniz onu yerine getirmek için harekete geçecektir.  İşte beyniniz bu sekilde programlanmaktadır. Siz, sınırlayıcı, engelleyici düşünce kalıplarınızı nasıl oluşturduğunuzu farkedip bunları değiştirme yetkinliğine ulaştığınızda Beden – Zihin – Ruh dengeniz, içinizdeki zirveye ulaşacaktır.  Ve iletişim, gerçekten iletişim olacaktır. Sonsuzdan gelen sevgiyle.

Saygılarımla
Halime Gökdemir

DİJİTALLEŞME GÜNÜMÜZDEKİ ÖNEMİ

Son dönemlerde hemen hemen her taraftan bu kelimeyi bolca duymaya başladık.  Peki, hiç dijitalleşmeyi bireysel olarak, özel hayatınıza ya da iş hayatınıza sokmayı düşündünüz mü? Dijitalleşmeye nereden başlamalıyız? Çoğu insan buna nerden başlayacağını tam olarak bilemediği ve cesaret edemediği için çağımızın bu en önemli verimlilik atılımından uzak kalıyor.

Hepimiz, yüksek öğretim almış olan bir meslek grubunun üyeleriyiz. Kimilerimiz kendilerine ait olan işyerlerinde, kimilerimiz özel veya devlet ait olan kuruluşlarda kimilerimiz ise mesleğimizin dışında başka işlerle uğraşmaktayız. İşlerimiz sırasında kendi kendimize sorduğumuz ve kendimizi eleştirdiğimiz durumlar olmakta.”Aaa unuttum”,”Şu kağıt nerede”,”Nereye yazdım şunu, bir türlü bulamıyorum”,”Nasıl oldu da unutyum üstelik yazmıştım”cümlelerini benim gibi siz de telaffuz ediyorsunuzdur. Ayrıca çalışma ortamında da personeliniz bir şey unuttuğundan veya bir konu hakkındaki süreci sağlıklı takip edemediğinden dolayı sinirlendiğimiz oluyordur mutlaka.

Çözüm sadece yazmak değildir. Kağıtlar kaybolur, size zamanı hatırlatmazlar ve ayrıca ağaçlarımızı da korumamız gerekir. İşte en basit dijital başlangıç noktamız, dijital ortamda not tutmak, bu notları hatirlatmak olabilir. Bu konu ile ilgili birçok program var. Majör olarak sayabileceğimiz Evernote, One Note ve Keep. Bunlara artık harici beyin deniyor.

Bu programlar sadece not tutmak ile kalmıyorsunuz. Tüm belgelerinizi ve bilgisayar ekranında bulunan her şeyi kaydedebiliyor ve üstüne notlar alabiliyorsunuz. Örneğin aldığımız kartvizitler, sigorta poliçeleri, çeşitli yazılar, tapular, yemek tarifleri, planlar, krokiler, çeşitli resimler ve daha akla gelen pek çok belge. Ben şahsen belgelerimi bir tarayıcıdan tarayarak programın içine atıyorum; aslında tutmam gereken belgelerin ise klasör numarasını notun içerisine yazıyorum.  Kartvizitler gibi aslının sizde kalmasının anlamı olmayan belgeleri de cep telefonumdan taratıyorum ya da iade ediyorum ya da kağıt dönüşüme atıyorum.  Programda, karşılaştığınız olay ile ilgili arama yapmak istediğinizde belgelerin içindeki kelimeler de dahil olmak üzere arama yapabiliyorsunuz.  Hatta elle tutulmuş notlarınızda bile el yazınızın çok kötü olmaması durumunda arama yapıp size cevap verebiliyorlar. Sistem, notlarınızı kaydetmiş olduğunuz yerlere göre de tasnifliyor. Cep telefonunuzun GPS ( küresel konumlandırma sistemi) ‘nden yararlanarak not aldığınız yerin kordinatları kaydediliyor. Tüm belgelerinizi istediğiniz ortamda ( Örneğin belge geçer (Fax), elektronik posta (mail), Whatsapp, Kısa mesaj (SMS)vb.)  saniyeler içinde paylaşabiliyorsunuz. Cihazlarınızın bir önemi de yok. Tüm kayıt ettiğiniz bilgiler bulutta ( harici sanal bellek) tutuluyor. Cihazlarınız bozulsa, kaybolsa, çalınsa veya başka bir modelle değiştirseniz bile hiç bir sorun olmuyor. Herhangi bir cihazı elinize alıp 10 dakika içerisinde tüm tuttuğunuz kayıtlara ulaşabiliyorsunuz.

Bu tip programları ilk kullanmaya başladığınızda size zor gelebilirler. Çünkü kalem ve kağıt kullanmaya alıştığımız durumdan, ses, fotoğraf,  elektronik posta ve çeşitli daha değişik yöntemlerle not almak için bir alışma süresi gerekecektir. Ama inanın ki bu alışma süresinden sonra, kesinlikle unutmanızdan dolayı veya çeşitli kayıplardan dolayı yaşadığınız mahcubiyeti ve zorluğu yaşamayacaksınız.

Gelelim takımınıza görevleri delege etmeye ve süreci kontrol etmeye; Liderlik zor iştir. Her ne kadar çoğu kişi tersini söylese de lider olarak doğulmaz, lider zaman içerisinde okuyarak ve kendinizi geliştirerek olunur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözünü hatirlatmak istiyorum: Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdim. Gelişimden kaçtığınız sürece bulunmuş olduğunuz ortamda liderliğiniz sadece göstermelik olur. Artık gelişimden en hızlı yararlanmanın yolu teknolojiden yararlanmaktır. Zamanında bir hayalim vardı. Tüm işlerimi bilgisayardan takip etmektir. Bu ortam o kadar değişti ki, artık cebinizde bulunun akıllı telefonlar ile bunu yapabilmek çok ama çok kolay. Büyük bir sorundur sizin vermiş olduğunuz görevlerin personel veya personelleriniz tarafından bir hakkın yapılması.  Genellikle ya unutulur ya da ertelenir. İşte size bir dijitalleşme yöntemi daha : Takımınız ile süreç takip programları.  Ben şahsen bu tip bir programı daha yeni keşfetmiş bulunuyorum. Birçok örneğin kolaylıkla uygulama mağazalarında bulabilirsiniz.  Dikkat etmeniz gereken en önemli olay hemen hemen her platformda çalışıyor ve senkronize oluyor olmasıdır. Benim favorim Trello. Eskiden ben bu işi çalışanlarımla beraber ortak bir elektronik posta kutusu kullanarak yapmaya çalışıyordum. Ama yine de unutmalar veya atlamalar olabiliyordu. Şimdi ise her bir olay için kolaylıkla bir kart oluşturabiliyor, bu kartlara ses, yazı veya görüntü ile notlar alınabiliyor ve her bir olay için süreç takibini çok kolaylıkla yapabiliyorum.  Böylelikle çalışma saatlerinizi çok daha verimli kullanabiliyorsunuz.

Günümüzde değişmeyen tek şeyin değişim olduğu dünyamızda , hayatınıza düzen ve başarı getirebilecek dijital bir başlangıç için daha ne bekliyorsunuz?

Saygılarımla
Halime Gökdemir

YÖNETİCİLERİ YÖNETMEK

Eğer bir şirkette müdürlük veya direktörlük yapıyorsanız büyük ihtimalle daha alt kademedeki yöneticileri yönetiyorsunuz demektir. Satış departmanı için çoğu şirkette şöyle bir yapılanma vardır: Direktör Satış Müdürlerini, Satış Müdürleri Bölge Müdürlerini, Bölge Müdürleri Şefleri ( Satış Yöneticilerini )yönetir. Satış Yöneticileri ise en son noktadaki, yani sahadaki satış temsilcilerini yönetmekle yükümlüdür. Günde 20-30 nokta ziyaret edip, bir o kadar müşteriyle telefonda konuşan ve işin son müşteriye mal satmak olan bir satış elemanının yönetilmesiyle,bu elemanların raporladığı bir yöneticiyi yönetmek arasında ciddi bir fark vardır. Genelde bu farklar terfi alan beyaz yakalar tarafından ilk etapta atlanır. Şefken terfi alıp Bölge Müdürü olan bir çalışan ,altındaki şefleri ,eski satış temsilcilerini yönettiği gibi yönetirse çoğu zaman şefleriyle arasındaki aidiyeti ve manevi bağı kuramaz. Çünkü şefler ,satış elemanları gibi yönetilmez.

Peki yönetici yöneten bir müdürü bu hataya düşmekten kurtaracak noktalar nedir? Daha net soruyu sorayım, bir müdürü,altındaki satış yöneticilerini nasıl yönetmelidir?
Yönetici yöneten bir satış yöneticisinin mutlaka bilmesi gereken şey şudur: Siz okuldan yeni mezun olmuş, piyasayı bilmeyen ve işi yeni öğrenen bir eleman yönetmiyorsunuz. Siz, büyük ihtimalle sahadan gelmiş, bu işin sokağında büyümüş ,tecrübe edinmiş , terfi almış veya transfer olmuş ve halı hazırda bir takımı idare eden bir yönetici yönetiyorsunuz. Bu iki durumun arasındaki farkları mutlaka göz önünde bulundurun.,

Yönetici yönetmek mutlaka iyi bir liderlik yeteneği gerektirir. Ciddi bir liderlik yeteneğiniz olmadan yönetici yönetemezsiniz. Onlara şirketin vizyonunu, orta ve uzun vadeli stratejilerini aktarmak kolaydır da, o aidiyeti ve şirket bağlılığını onlarda yaratmak çok zordur.

Eğer altınızdaki yöneticilerinize ,altınızdaki elemanlar gibi davranırsanız yanılırsınız. Her iki pozisyonun da hem şirkete kattığı değer, hem de yönetilme şekli farklıdır. Elemanlar sahada son müşteriye muhatap olan, hedefe koşan, son golü atan kişilerken, yöneticiler oyunu kuran ,plan yapan, futbolcuları sahaya çıkartan kişilerdir. Bir şirket için, satış elemanları da en az satış yöneticileri kadar değerlidir. Burada anlatmaya çalıştığım her iki grubun da farklı yönetim dinamikleri olduğudur.

Satış yöneticilerini günlük sonuçlarda, hedeflerle ve anlık aksiyonlarla değil, daha genele yayılmış bir trendle yönetmelisiniz.Yaptıkları planlara saygı duymalı, onları asiste etmeli, günlük rakamlarla onları yargılamamalısınız.Plan yapmalarına, planlarını sizinle paylaşmalarına izin vermeli, uzaktan izlemeli, çok gerekmedikçe müdahele etmemelisiniz. Süreç sonuçlandıktan sonra sonuç üzerinde konuşup geribildirim vermeli ve yönettiğiniz yöneticinin kişisel gelişimine katkıda bulunmalısınız.

Güvenmek ve insiyatif vermek yönetici yöneten kişiler için normalden çok daha fazla önem kazanır. İstediğiniz işi en ince detayına kadar organize etmek onların işi, sizin değil. Siz ona gitmesi gereken hedefi gösterebilirsiniz ama yürümesi gereken yolu onun belirlemesi gerekiyor. Merak etmeyin, şirketinizde bir yönetici pozisyonun işgal ediyorsa , mutlaka bunun üstesinden gelecektir, şans verin. Bu ayrıca yönettiğiniz yöneticinin kişisel gelişimi için de olmazsa olmaz.

Farkedeceksiniz ki, satış elemanlarının motive etmekte kullandığınız çoğu yöntem yönettiğiniz yöneticilerinizi motive etmekte işinize yaramayacaktır. Satış elemanları çoğu zaman kazandığı paradan motive olurken , yöneticiler iş tatmininden, iş ortamından ve kariyer planlamasından tatmin olurlar. Çoğu satış elemanına neyi nasıl yapması gerektiğini gösterebilirsiniz, ama bir satış yöneticisi kendi yönetim tarzına dış bir müdahaleden hoşlanmayabilir.

Rol model olun. Biliyorsunuz, kişiler kazanımlarını sadece kişisel tecrübelerinden değil, dış gözlemlerden elde ederler. Bir yönetici olarak sürekli takımınızın gözünün önünde olacaksınız, onlara ilham verin, örnek olun. Günlük hedefleri ve sonuçları değil büyük çerçeveyi ,vizyonu ,stratejinizi tartışın.

Mutlaka başınıza gelmiştir, çalışanlar genelde şirketi değil yöneticilerini bırakır. İyi bir yönetici çalışanı şirkete sıkı sıkıya bağlayabildiği gibi, kötü yönetici çalışanını çok kolay bıktırabilir. Burdaki rolünüz kritiktir. Yönettiğiniz takımın şirket aidiyeti çok büyük oranda sizinle ilintilidir. Çoğu çalışanın gözünde şirketi, yöneticisidir.

Onlara hakim değil koçu olun. Onlar hakkında yargıya varmak için anlık datalardan değil yöneticinizin vizyonundan, işe yaklaşımından ve tutumundan beslenin. Onlar da herkes gibi yaşıyor, sosyal hayatları ve paylaşımları var. Sıkıntıları ve dertleri var. Bir günlük performans düşüşlerine normalden büyük bir tepki verirseniz kendini değersiz hissedebilir.

Benim çok iyi öğrendiğim bir şey var satış dünyası sert bir dünyadır, ama çalışanların her daim bu kadar sert kalmayı başarabilmesi çok zor. Siz yönetici olarak bunu iyi gözlemlemeli ve iyi yönetmelisiniz. Eğer saha ekibini direkt yöneten yönetici ekibinizi kötü yönetirseniz bundan sadece o değil, onun ekibi de etkilenir. Eğer altınızda, ekip yöneten bir yönetici varsa üstteki maddeleri dikkate almanızda yarar var.

Zaman yönetimi

Zaman yönetimi ile ilgili bir kitabının başlangıç bölümünde yazarın söyledikleri beni çok etkilemişti.
Kitabın girişi şöyle başlıyor; 

” Eminim zaman yonetiminin ne kadar önemli olduğundan ve zaman yönetimi yapmanız gerektiğinden sıkça söz edenler olmuştur. Belki de benim de aynı şeyleri söyleyeceğimizi düşünebilirsiniz. 

  Bunu söyleyenler yanılıyor. Çünkü dünyanın en saçma şeyi zamanı yonetmektir. Bunu hiç kimse yapamaz. Çünkü zengin ya da fakir, yetenekli ya da yeteneksiz, yönetici ya da lider, ünlü ya da ünsüz herkesin 24 saati vardır. Bunu hiçbir şey değiştiremez. Yani bir işi yapabilmek için kim olursa olsun aynı zamana sahiptir. 24 saat ve bunu yönetemezsiniz.”
O zaman ne yapmalıyız ?

Yapacaklarınızı sadece planlayabilirsiniz. İşlerinizi ya da çalışmalarınızı planlamak ve planlarınıza çalışmak ancak size zamanı iyi kullanmayı ve planlamayı sağlayacaktır. Fakat bu zamanı yönetiğiniz anlamına gelmez.

Yani zamani değil kendinizi planlamaktan bahsediyorum. 

Satış yapan herkes iyi veri ve bilgi toplar. Iyi bir gözlemcidir. Ayrıntıları atlamaz. Işte bu veriler doğrultusunda gününü, haftasını, aynını ve yılını planlar. Sürekli planlarını değişen şartlara ve gelişen koşullara göre yeniler.

Einstein ” Hiç kimse kağıt ve kalemden daha zeki olamaz” demiştir.

Her satiş yapan her şeyi aklında tutacak kadar zeki olamaz diyorum. Not defteri (ajanda) ve kalemsiz satişcı olmaz. Eğer kendinizi ve işinizi planlamak istiyorsanız, mutlaka not almalı ve birçok şeyi yazmalısınız. Veri(bilgi) lerin en objektif değerlendirilebildiği hali yazılı olan hatta rakamlara (istatistik) dökülebilen halidir. 
Biraz kafanız karıştı sanırım. Ancak söylemek istediğimi şöyle özetleyebilirim.

Bir satış elemanı bir gün içersinde ;
Ortalama 15-18 ziyaret yapmaktadır. Ayda 150-250 ziyareti gerçekleştirmektedir. 

Soru şu; satış elemanı gittiği her noktanın ( eczane , ünite, market vs.) Özelliklerinin farklılıklar göstereceğini düşünerek tüm bu detayları aklında tutarak nasıl verimli ve etkili ziyaretler yapabilir? 
Her gittiğiniz ünitenin özelliklerini not aldınız. 
Örneğin Ege Üniversitesi hastanesi kalp damar servisinde, sabahları tüm hekimler serviste oluyor ve vizit yapıyorlar.

★Doktorlar saat 9:00 gibi vizitten önce odalarında.

★Dr. Ali bey kahvaltısını odasında yapar ve gevrekle kahvaltı yapmayı sever. Dr. Elmeddin bey 9:30 ‘da odasında olur ve mutlaka gazetesini okur.

★Kahvaltı yapmaz 10:00’da yatan hastalara bakar.

★Ortalama sabahları 150 hasta, öğleden sonra da 100 hasta bakılıyorve bunların % 95’ine reçete yazılıyor. Reçetelerin % 80’ i hastane karşısındaki eczanelere dağılıyor. 

★Öğleden sonra saat 3:00 ‘da muayenehanesi olan Hakan bey ve Aslı hanim muayenehanesinde hasta bakar.

★Genellikle 6:00-7:00 arasında muayenehanede hasta sıklığı azalır ve ilaç firmasında çalışanları görüşmeye kabul ederler vesaire vesaire… Gibi gibi daha birçok not almış olabilirsiniz. 
Aldığınız bu ve bunun gibi detay fakat önemli notlar sizin o üniteye ne zaman ve nasıl bir ziyaret gerçekleştirmeniz gerektiğini planlamanızda pusulanız olacak.

Bir başka deyişle iyi bir planlama yapabilmeniz için şu soruların yanıtını doğru bilmeniz veya bulmanız gerekecek.

★Hangi gün, hangi üniteye ve hangi doktorları ziyaret etmeliyim?

★Bir ayda, hangi üniteye, hangi doktora ve hangi eczaneye kaç kez ziyaret yapmalıyım? 

★Hangi doktora, öncelikli olarak hangi ilaçları çalışmalıyım?

★Hangi eczanelerden yazılan reçeteleri ve calişmamı nasıl konturol edebilirim?

★Hangi eczaneden nekadar sipariş alabilirim?

★Eczanelerimin stokları ve çalıştığı depolar hangileri?

gibi sorular.
Kendinize bir çalışma planı oluşturup bunu uygulayabiliyorsanız emin olun ki, siz zamanı iyi planlayabiliyorsunuz demektir.

Tabii bu anlatıklarım işinizle ilgili zaman planlamanız. Rutin işinizin dışında firma raporları, toplantılarının da zaman planlamasını yapmak önemlidir. Acil değil fakat önemli olanları planlamanız en önce yapmanız gereken.

Eğer sürekli acil ve önemli işlerle uğraşıyorsanız, bir plan hazırlamanızın zamanı geldi hatta geçiyor olabilir. 

Acil fakat önemsiz işlerle uğraşıyorsanız başarılı olma şansınız çok düşük ve günlük yaşıyorsunuz demektir.

Acil değil ve önemsiz işlerle uğraşıyorsanız durum vahim sayılabilir. Ya daha önce çok çalışıp artık dinleniyorsunuz, ya da boşa zaman harcayacak kadar zamanı olan veya gamsız sayılabilecek durumdasınız.